Giotto, daha 14. yüzyıl başlarında yeniden doğuş (Rönesans) müjdesini veren bir sanatçıdır.
Orta Çağ’ın yüzeysel resim anlayışını değiştirmiş, kiliselerde yaptığı fresklerindeki perspektif ve derinlik kavramlarını resme katmıştır.
Giotto’nun çalışmalarında figürler anıtsal nitelikte olup resme hacim olgusu kazandırmıştır.
“İşte bu yöntemlerle iyice donanmış bir deha, Bizans tutuculuğunun büyüsünü paramparça edip, Gotik heykel sanatının canlı figürlerini resme aktararak, yeni bir dünya serüvenine daldı. İtalyan sanatı bu dehayı Floransalı ressam Giotto di Bondone’de (1266?-1337) buldu. İtalyanlar, o koca insanın ortaya çıkışıyla sanatta yepyeni bir devrin başladığına kesinlikle inanmışlardı ve göreceğiz ki haklıydılar” E.H. GOMRICH, Sanatın Öyküsü
Giotto, düz bir yüzey üzerinde derinlik yanılsamasını yaratma sanatını bulmuştu.
Yüzeyde derinliğin sorgulanması, aynı dönemde bireyin başka şeyleri de derinlemesine sorguladığı bir dönemdi de.
İtalyan üslubunu stilize ederek bunları Bizans sanatıyla harmanlayabilmesi, resim sanatında yeni bir üslup olarak kendini göstermiştir.
Giotto İncil’den aldığı sahneleri, kendi sanatsal algısıyla daha yaşanılır, daha gerçekçi bir dünyaya indirgeyerek onları natüralist yorumlamalara götürmüştür.
Arena şapelindeki “Evlilik” adlı yapıtı, natüralist betimlemelere örnek gösterilebilir.
Giotto bu kompozisyonda mekan algısı yaratabildiği gibi, mimari betimleme; hem bir kompozisyon elamanı olarak hem de alan derinliği, dolayısıyla perspektife katkı sağlayan bir unsur olarak gerçekçi ve orantılı biçimde kendini göstermektedir.
Böylece mimariyi, resimde biçimi oluşturan bir öğe olarak da gösterebiliriz.