Sanatın Tanımı ve Tarihçesi

Sanat; insanın iç dünyasında gelişen belli çeşitten birtakım duyguları dış dünyada elle tutulur, gözle görünür şekilde ifadelendirme ihtiyacının ürünüdür.

Birey, nasıl, duymaya ve düşünmeye başladığı andan itibaren kelimenin gerçek anlamıyla hayata girmiş olursa, insanlık da duygularını ve düşüncelerini sesler, çizgiler ve renkler yardımı ile canlı ve cansız semboller halinde şekillendirmeye başladığı andan itibaren gerçekten tarih sahnesine girmiş olur. 

Sanatın kesin bir tanımını yapmak mümkün değildir. Sanat, sadece insan yeteneklerini ortaya çıkarma amacı içinde değil; insanın bütün davranışlarını içine alan, geniş kapsamlı fayda sağlamaya yönelik amaç içerisindedir. 

Sanat; topluma çevreye ve şartlara göre, bazen insanın duygularını ifade ettiği bir araç, bazen bir süs, bazen bir etkileme aracı olmuştur.

Her şeyden önemlisi sanat bir gereksinim olarak kabul edilmelidir. 

Sanat eğitimi, insanın alışılmışın dışında, güzel ve özgün olanı, arama, bulma ve uygulama iç güdüsü geliştiren bir eğitim alanıdır. Bu niteliği nedeniyle eğitim sistemlerini, sanat eğitimi üzerine kuran toplumlar, diğer alanlarda da gelişmişliklerini sürdürmektedir.

Bireylerde sağlam ve bilinçli bir sanat anlayışının yerleşmesini sağlamak için, bilimsel ve doğru yöntemlerle sanat etkinliklerini gerçekleştirmeleri sağlanmalıdır. 

Sanat eğitimi kapsamında, bireylerin; özgün, estetik, alışılmışın dışında, çağın şartlarına ve beklentilerine uygun afiş tasarımları yapabilmelerine olanak sağlayacak imkânın, ortamın oluşturulması gerekir. 

Sanat, insanın çeşitli yöntemlerle kendisini ifade etme imkânı bulduğu alandır. 

Sanat eğitimi ile birey doğru yöntemi seçerek, sanatın önemini kavrayabilecek, yaratıcılığını geliştirerek, kişiliği biçimlenecektir. 

Sanat eğitimi, bireye eğitimi süresinde fayda sağlayacak her türlü yöntem ve tekniği uygulama imkânı sağlamaktadır. 

Sanat eğitimi, estetik kaygıların öğretilmesi ve bunlardan kurgusal sonuçların çıkarılmasına yardımcı olur; böylece sanat ürünleri aracılığıyla duygular kişisel paylaşımlara uzanır. 

Sanat; bireylerin toplumu anlamasını ve toplum içinde yerini bulmasını sağlar. Topluma yabancı biri için, o toplumun değerlendirilmesine yönelik ipuçları, ancak sanatla sağlanabilir. Sanat; toplumun değerlerini ideallerini belirler ve günlük yaşamın bir parçasıdır. 

Sanat eğitiminin amacı; bireyin duygu, düşünce ve izlenimlerini anlatabilmesini sağlamak, yaratıcılığını geliştirmektir. Sanat eğitimi; gençlere, estetik yargı yapabilme konusunda yardımı amaçlarken, yeni biçimleri hissedip, eğlenmeyi ve heyecanlarını doğru biçimlerde yönlendirmeyi öğretir. 

Sanat eğitimi bireye gereklidir ve yaşamda da önemli bir yer tutar. Sanat eğitimi; bireyseldir.

Sanat bireyin yaratıcı gücünü eğitmek, estetik düşünce ve bilinci örgütlemek, estetik yaşamın yapılanmasını temellendirmek için gereklidir. Sanat; bireyin sosyal ilişkilerini ayarlamasını, iş birliği yapabilmeyi, doğruyu ifade edip seçebilmeyi, bir işi başlayıp bitirme sevincini tatmayı, paylaşmayı, öğrenme isteğinin artmasını ve üretken olmayı sağladığı için önemli ve gereklidir. 

Sanat eğitimi yapıcı analizi öğreterek, belli şekillerde gözlem, orijinalite, buluş ve kişisel girişimi destekleyerek, pratik düşünceyi geliştirir. Olayları; olmadan da beyinde gerçekleştirebilme gücünü artırır. Bireyin el becerisi gelişir ve sentez yapmayı öğretir. 

Olayları kendi benliğini ve kişiliğini koyarak çözümleme fırsatı sağlar. Bu sayede kişinin kendine olan güveni de artar. Sanat kişinin dünyayı ve kendisini tanıması ve gerektiğinde değiştirebilmesi için fırsat tanır. 

Sanat eğitimi; hayal gücünü çalıştırarak, dramatize edip, canlandırarak güçleri geliştirecek, yaratıcı çabayı yönlendirmek için gereklidir. 

Sanat eğitiminde başarının sağlanabilmesi, öğrencilerin çok küçük yaşlarda sanat eğitimiyle karşılaştırılmaları ile mümkündür. 

Sanat eğitiminin en önemli öğesi; yaratıcılıktır. Bu açıdan sanat eğitimi verilirken, yaratmanın hürriyetini sınırlayarak engellemelerden kaçınmak gerekir. Öğretimde yaratıcılık sınırlıdır ve kişiye özgüdür, geliştirilmesi yine kişiye bağlıdır. Sanatsal yaratıcılık öğretilmez, uygulama ile geliştirilmesi şarttır. 

Sanat eğitiminin genel amaçları içinde; yaratıcılığın geliştirilmesi yatmaktadır. 

Sanat eğitimi ile öğrencinin, hayal gücü geliştirilerek, yaratıcı çabayı oluşturacak şekilde yönlendirilmesi sağlanmaktadır. 

Sanat eğitimi bireyseldir.

Bireyin yaratıcı güç ve potansiyellerini eğitmek, estetik düşünce ve bilinci örgütlemek, estetik yaşamın yapılanmasını temellendirmek için gereklidir. 

Sanatın kesin bir tanımını yapmak mümkün değildir, çünkü subjektif (öznel) bir kavramdır ve dünya üzerinde yaşayan tüm insanlara göre farklı tanımlar yapmak mümkündür. En basit tanımıyla sanat; insanın bir biçim yaratma yetisidir denilebilir. Sanat bilimciler ve sanat tarihi uzmanlarının da kendi anlayışlarına göre yapmış oldukları birçok tanım mevcuttur. Bazı tanımlara göre de, sanat insanın kendini tanımasıdır. Örneğin; ünlü sanat eğitimcisi Herbert Read’e göre, “sanat maddeye biçim verme isteğidir.” Estetik bilimci Hegel ise sanatı, “ruhun madde içindeki görünümüdür” diye tanımlamaktadır. Bu tanımları çoğaltmak mümkündür, ancak hangi tür tanım yapılırsa yapılsın, sanatın içerisinde form (biçim) kaygısı söz konusudur. 

Sanat tarihi ve arkeoloji araştırmaları şunu gösteriyor ki, yazıdan önce sanat vardı. 

Büyük sanat eserlerinde aşk, ölüm, sevinç, korku gibi insana en yakın olan duyguları sık sık tadarız. 

Sanat, insanın sonu gelmeyen özlemleriyle sınırlı imkanları arasındaki çelişkiden doğmaktadır. Sanat eserlerinin doğuşu sırasında, insanın ruhsal karmaşası ve ilişkilerin dokusunda var olan duyarlık bütün ağırlığı ile devreye girer. İşte, sanat eserlerinde ortaya konan içerik veya temayı kolayca kavrayamayışımızın nedeni budur. 

“Sanat” kelimesi, zengin fakat o ölçüde karmaşık çağrışımlar yapan bir kelimedir. Bu kelime herhangi bir şekilde kulağımıza çarptığında; güzel sanatlar, süslemecilik, resim, hattatlık, müzik, dans, mimarlık, heykelcilik, dekor, atölye, üslup, eser ve daha birçok kavram düşüncemizde canlanır. Aynı dil içinde başka hiçbir karşılığı bulunmayan bu kelimeyi sık sık kullanırız.

Bugün Türkçe ’de iyi yapılan her iş için “sanat” kelimesinden yararlanıp; askerlik sanatı, güzel konuşma sanatı gibi kalıpları tekrarlar dururuz. O halde, yapılan bir iş veya hareketin, güzel, gelişmiş ve etkileyici bir biçimde görünmesi, onu bir sanat olarak tanımlamamıza sebep olmaktadır.

Bu, şu demektir; insan yaptığı işi yüceltebildikçe, ona bir parıltı katabildikçe sanat olgusuna biraz yaklaşmış sayılır. Yani sanatın ayırıcı özelliklerinden biri onun günlük, basit ve sıradan şeylerin üstünde olmasıdır. 

Sanatı bazen şöyle de tarif ederler: İnsan aklının eşya üzerindeki pırıltısı. Bu, yüzlerce tariften yalnızca bir tanesidir. 

Sanatın halk ağzındaki tarifi: “güzel olan, hoşumuza giden şey” olarak özetlenir. 

Toplumların uygarlık tarihi, sanatında tarihidir. Sanat evrende insanın varoluşu ile başlar. İnsanlığın geçirdiği çeşitli aşamalarda sanata yüklenen roller de değişik olur. 

Sanat, bazen bir büyüleme aracı, bazen bir süs, bazen kalıcılığı sağlayan bir dil ya da dini, düşünceyi, bilimi, tekniği yayan bir iletişim aracı, bazen para ya da bir yatırım alanı, bazen de yalnızca kendisi bir gereksinim olarak insanlık tarihinde hep var olmuştur. Fischer’in deyimiyle “dün de, bugün de gerekli olduğu yarında gerekli olacağı açıktır.” 

Ayrıca Kontrol Et

Sürrealizm

Sürrealist ressamlar doğanın mantıki görünüşünü değil, insanın bilinçaltında ve rüyalarındaki âlemi göstermek istemişlerdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir