
Harf ve görsel iletişime ilişkin elemanların işlevsel ve sanatsal düzenlenmesi olan ve bir tasarım diline işaret eden tipografinin temel amacı, yazı yoluyla veri aktarımı oluşturmaktır. Bu amacın dışına çıkma tipografi tarihinde gerçekleşmemiştir.
“Okunamayan basılı bir iş, acımasız bir ürün haline gelir” sözünü ifadeleyen Armstrong gibi tipografi bir tasarım ögesi olmanın ötesinde; teknolojinin olanaklarını kullanan, sistemli bir tasarım dilinin göstergesi olmaktadır.
Basılı sözün “mecrası” olan tipografi, tarihsel süreç içerisinde, gerek sosyolojik, ekonomik ve sanatsal değişimler gerekse teknik açıdan metal harfler kullanılarak oluşturulan baskının keşfinden sonra yeni sürekli bir değişim içerisine girmiştir.
Yaşanılan bu gelişim ve değişimler tipografinin göstergesiyle ile olan ilişkisinin irdelenmesine ve onun sürekli tanımlanması neden olmuştur.
Tipografinin tanımı ile ilgili olarak Philip Meggs “Type and Image” isimli kitabında geleneksel anlamda tipografiyi; Gutenberg’in geliştirdiği metal harfler kullanılarak yapılan baskı tekniğine verilen ad olarak belirtirken, günümüzdeki yerini vurgulamak için ise; Ludwig Mies van der Rohe’nin mimariden bahsederken kullandığı “Tanrı detaylarda gizlidir” sözünün tipografi için de geçerli oldugunu belirterek; tipografiyi bir mesaj-form, öncüsü ve oran sanatı olarak açıklamıştır.

Kavram olarak bakıldığında ise tipografi; tarihte ilk kez John Gutenberg’in metal harflerini tanımlamak için kullanılmıştır. Günümüzde ise, tipografi yalnızca bir harfi tanımlamaktan çok tüm baskı ve işaretlerinin, sanatın temel kavramları ile ilişkilendiği, bununla birlikte gelişen üretim teknolojilerinin konu alındığı bir uzmanlık alanı olarak kabul edilmektedir.
Sanat eğitimcisi ve baskı resim sanatçılarımızdan Hasip Bektaş tipografiyi;
“Yazı karakterlerinin iki boyutlu bir yüzeye yerleştirilmesi sanatı” olarak tanımlamaktadır.
Bununla
birlikte Hollandalı tipografi ve yazı tasarımcılarından olan Gerrit Noordzij ise
tipografiyi “prefabrike harfler ile yazı yazmak” olarak tarif etmektedir.
Bununla birlikte görsel iletişim ve grafik tasarımcılarımızdan Namık Kemal Sarıkavak’ın “Çağdaş Tipografinin Temelleri” adlı eserinde ele alınan tipografi kavramı, tüm yazı elemanlarının gerek estetik gerekse mesajı etkili ve doğru iletecek şekilde düzenlenmesi gerektiğine dayanmaktadır. Bu tanımlama, tipografinin işlevselliğini ön planda tutan bir anlayışa dayanmaktadır. Bu anlamda Sarıkavak’a göre tipografi, harf, sözcük ve satırlarla; boşluklarının düzenlenmesi gereken diğer ögelerle belirlenmiş bir sayfa üzerinde yapılan görsel ve işlevsel düzenlemelerdir.

Tüm bu tanımlamalardan da görüldüğü üzere, tipografi harflere, formlara ve onların işaret olarak taşıdığı anlamlar arasındaki bağa dayalı bir sanat olmaktadır.
Bir görüntü ögesi olarak harfler kelimeleri, kelimeler satırları, satırlarsa sütunları oluşturur.
Sütunların belli sayfalara göre ayrılmasıyla sayfalar, sayfaların son noktada birleşiminden ise kitaplar oluşmaktadır. Bu kitap oluşumu adeta görsel nesnelerin tamamladığı ve onlar üzerine kurulu olan bir yapının parçalarını oluştururlar. Bigelow’un dediği gibi
İşaretsel anlamlar olarak harfler kelime yapılarını, kelimeler cümleleri, cümleler paragraflarda birleşerek metinleri oluşturur. Böylece fiziksel ve anlamsal nesneler meydana gelir